Endülüs - Önden Giden Atlılar


...
Vardılar Kurtuba’ya
İnmediler atından
Gülle karşılandılar
Ne güzel atlar bunlar
Bunca yol çiğnediler
Çiçek çiğnemediler
Önden giden atlılar

Önden giden bu atlar
Seni gördüler kalbim
Sahabe atlar bunlar
Dünyanın beklediği
Önden giden atlılar
Önden giden atlılar
OSMAN SARI


·         711 yılında Tarık bin Ziyad’ın şanlı zaferiyle açılan perde 1492 yılında son hükümdar Ebu Abdullah’ın şehri terk edişinde yaşlı gözleriyle Granada’yı seyrederken kapanır.
Endülüs Hz. Peygamberin vefatından 81 yıl sonra fethedilir ve 781 yıl Müslümanların yönetiminde kalır.
·         İslâm medeniyetinin Avrupa'yı aydınlatışı iki önemli merkez vasıtasıyla gerçekleşmiştir. Biri, iki asra yakın İslâm hakimiyetinde kalmış olan İtalya'nın Sicilya adası, diğeri de sekiz asır İslâm hakimiyetinde kalan İspanya. (Endülüs)
·         İslâm’ın Avrupa'yı aydınlatması Rönesans'a kadar devam etmiş, Rönesans'ın ve aydınlanmanın sebebi İslâm kültür ve medeniyeti olmuştur.
·         1000’li yıllarda bir milyondan fazla insanın yaşadığı Kurtuba, Bağdat ayarında medeni bir şehirdi. Şehirde 200.000 ev, 60 saray, 600 cami, 700 hamam, 17 üniversite ve 70 halk kütüphanesi vardı.
·         Endülüs şehirlerinde "Sokaklar taş döşeliydi, bugünkü gibi kaldırımlar vardı ve geceleyin de aydınlatılırdı.
·         Suyolu yapılarak Kurtuba'da, sokak çeşmelerine, evlere ve bahçelere bol su verilmişti.
·         Kurtuba’da büyük ve zengin bir kütüphane kurulmuştu. Buradaki yazma eserlerin sayısının 400.000'i bulduğu ifade edilmektedir. Bu kütüphanenin sadece kitap adlarına göre yapılmış olan kataloğu 44 cilt tutmaktaydı.
·         Endülüs'teki İslâm medeniyeti Avrupa'dan çok çok ileride olduğu gibi Doğu İslâm dünyasından da geri değildi. Kurtuba Üniversitesi, o devir dünya üniversiteleri arasında en yüksek mevkilerden birine ulaşmış bulunuyordu.
·         Kurtuba Üniversitesi hem Kahire'deki el-Ezher ve hem de Bağdat'taki Nizamiye medreselerinden daha önce kurulmuş olup sadece İspanya'dan değil, Avrupa, Afrika ve Asya'nın diğer bölgelerinden de "Müslüman olsun, Hıristiyan olsun" öğrenciler akın etmekteydi.
·         Endülüs İslam Medeniyeti’nin mimari ihtişamını sergileyen en nadide eser şüphesiz El Hamra Sarayı’dır. Duvarlarını süsleyen ‘‘La Galibe İllallah – Allah’tan başka galip yoktur.’’ lafızlarıyla Endülüs’ün bu kızıl renkli incisi, avlusuyla, havuzlarıyla, cennet bahçesiyle İslam mimarisinin en büyük şaheserlerinden biri olarak yaşamaya devam ediyor.
·         Kurtuba’da içinde yüz binlerce kitap bulunan yirmi tane devlet kütüphanesi vardı. Ayrıca vakıf kütübhâneleri de mevcuttu.
·         Kenarlarını seksen bin dükkânın kapladığı Kurtuba caddeleri, boydan boya kaldırımlarla döşenmiş ve lambalarla ışıklandırılmıştı.
·         Caddelerin çöpleri, günlük olarak kağnı arabalarına konup şehir dışına çıkarılırdı. Yaklaşık beş milyon kişinin yaşadığı Kurtuba şehrinde kanalizasyon şebekesi de kurulu idi. Caddelerin ve sokakların altına döşenen borularla lağım suları arzu edilen yerlere nakledilirdi.
·         Kurtuba’da şehrin her tarafı yeşilliklerle adetâ döşenmişti. Çevredeki tarlalar, açılan sulama kanallarından akıtılan sularla sulanıyor, toprak en verimli şekilde işleniyordu.
·         Diğer ülkelerden getirilen tohumlar ekiliyor, hayvanlarda sun’î tohumlama yapılıyordu.
·         İslâm dîni, Avrupa’ya İspanya’dan yayıldı. Fas, Kurtuba ve Gırnata üniversiteleri kurularak, batı, ilim ve fen ışıklarına kavuştu. Burada tahsil gören gençler, Hıristiyan âlemini, gaflet ve cahillikten uyandırıp, fen ilimlerinde ilerlemelerini sağladılar.
·         İber yarımadasına gelen Müslümanların tecrübeli gözleri, Endülüs topraklarına gösterilecek ciddî bir bakım ve îtinâ sayesinde kazanılacak hazineleri hemen fark etmişti. Derhal su kaynakları açıp yirmi-otuz metre çapında kuvvetli çarkları oralara yerleştirdiler. Suyu yükseltmek için geliştirdikleri bu âletlerin yardımıyla, suları büyük havuzlarda topladılar. Havuzlarda büyük yekûn teşkil eden suları, güzel bir sistemle tertiplenmiş su kanalları vasıtasıyla tarlalara dağıttılar.
·         Bölge bölge kurdukları su te’sisleri ile suları memleketin her tarafına akıttılar. Böylece en kuru ve en verimsiz görünen tepeler ve dağ yamaçları teraslandı, set şeklindeki evleklerle sulandı.
·         Bugün İspanya ihraç mallarının büyük bir kısmını meydana getiren ve Müslümanlar tarafından Endülüs’e getirilen nar, şeftali, badem, kayısı, portakal, kestane, muz, hurma, kavun ve kuşkonmaz gibi meyve ve nebatların yetiştirilmesi, ekim ve bakımları, muntazam kurslarla köylülere öğretildi.
·         Topraktan yüksek verim almak için yapılan çalışmalar sayesinde, üçüncü Abdurrahmân zamanında aynı yerden senede üç-dört defa hububat elde edildi.
·         Bu devirde yeni maden ocakları açıldı. Bin yıldır kapalı olan Fenikelilerin açtıkları ocaklar, tekrar faaliyete geçirildi. Her yıl muazzam miktarda demir, bakır ve civa çıkarıldı. Çok cepheli ve üstün kapasiteli bir endüstri gelişti.
·         Doğunun çiftçi, san’atkâr ve sanayicileri Endülüs’e akın ettiler. 950 yıllarında İspanya Müslümanlarının nüfûsu otuz milyona yükseldi. Kurtuba’nın etrafındaki fevkalâde mâmur, son derece verimli arazinin üzerine binlerce köy sıralanmıştı.
·         Endülüs Emevî Devleti’nde, ilme ve âlime çok değer verildiğinden ilim ve fende çok ileri gidildi. Saraylar ve devlet dâireleri birer ilim yuvası oldu. Her memleketten, ilim öğrenmek için tâlibler akın akın Kurtuba’ya toplandılar.
·         Kurtuba’da büyük ve mükemmel bir tıb fakültesi kuruldu. Avrupa kralları ve devlet adamları tedâvî için Kurtuba’ya gelip, gördükleri güzel medeniyete, güzel ahlâka, misafirperverliğe hayran kaldılar. Kurtuba’da altı yüz bin kitap bulunan bir kütüphane yapıldı. Bilhassa tıb ve astronomi ilminde çok ileri gidildi.
·         Muhyiddîn ibni Arabî, Kadı Ebû Bekr ibni Arabî, Nûreddîn Batrûcî, meşhûr müfessir Ebû Abdullah bin Muhammed Kurtubî, Kadı Iyâd Yahsûbî gibi pek çok âlim yetişti.
·         Dünyâ üzerindeki ilk üniversite, Fas’ın Fez şehrinde bulunan Kayravân Üniversitesi idi. Din ve fen ilimlerinde âlimler yetişmesini teşvik eden İkinci Abdurrahmân zamanında, Kurtuba’da da büyük bir üniversite kuruldu. Bu üniversite, o devirde dünyâ üniversiteleri arasında en meşhûru ve en gözdesi idi. Bu üniversitede, İspanya’nın her tarafından talebeler ilim öğrenmeye geldiği gibi, Avrupa’dan, Afrika’dan ve Asya’nın çeşitli bölgelerinden müslüman ve hıristiyan pek çok talebe tahsîl yapıyordu. Bu üniversite, Bağdâd’da kurulan Nizamiye medreselerinden daha önce kurulmuştu. Mısır’da şiîlik propaganda merkezi olarak kurulan Câmi-ül-Ezher de, bu üniversiteden yıllar sonra kuruldu.
·         Eğitim ve ilmî teşvik İçin çeşitli vakıflar kuruldu. Neticede Endülüs’teki kültür yüksek bir seviyeye ulaştı. Okuma-yazma bilmeyen kalmadı. Kurtuba dışında Malağa, Valencia, Alrneria ve diğer büyük şehirlerde yerli ve yabancı talebelerin eğitim ve öğretim görmek için toplandıkları medreseler ve üniversiteler de vardı.
·         Kimya alanında Abbâs bin Firnâs, cam yapma tekniğini geliştirdi ve tanıttı. Sülfirik, nitrik, nitro, hidroklorik asitleri keşfetti ve birçok kimyasal maddeyi ortaya çıkardı. Kimya alanında çalışmalar, yeni ilâçlar hazırlama konusunda faydalı oldu. Yine ilk defa ilâçlar hakkında bilgi veren kitaplar hazırlandı ve eczaneler kuruldu.
·         Fizyoloji ve anatomi konularında uygulamalı tıp İlmi geliştirildi. İşbiliyeli Ebû Mervân Abdülmelik bin Zühr, mîde kanserini tarif eden İlk müslüman hekim oldu. Ayrıca siyatik tedavisinde oldukça başarılıydı.
·         Endülüs’te emsaline çok az rastlanan ince san’atlı camiler, saraylar, bahçeler yapıldı. Her yönü ile bir san’at şahikası olan ve Kurtuba’da yaptırılan Büyük Camii, 785 yılında Birinci Abdurrahmân devrinde inşâ edilmeye başlandı ve on senede tamamlandı.
·         Fakat bundan sonra her sene bir parça ilâve edilerek son şeklini 990 (H. 380) senesinde aldı. Caminin içinde, her biri 10 metre yüksekliğinde 1419 sütun bulunuyordu ve 20 adet de kapısı vardı. Mermer sütunlar, minareler, minber ve diğer tezyînâtı, tek kelimeyle bir san’at âbidesi ve şaheseriydi. Hıristiyanlar 1492 senesinde Kurtuba’ya girince, ilk iş olarak, bu camiyi harâb ettiler. Sonra da içine kilise yaptılar. Bunlardan başka; Bib-Mardun Camii, Medînet-üz-zehrâ Camii, Ca’feriyye ve El-Hamra Sarayı, Endülüs’te yapılan diğer mîmârî eserlerden bazılarıdır.
·         Şamdan gelen müzisyen Ziryab, Flaminko ve Gitarın öncüsüdür.
·         Dünyada ilk katarakt-Sitarul Ayn ameliyatı Kurtubada Endülüslü Doktor Muhammed Gafiki tarafından yapıldı.
·         İlk defa Siera nevada dağlarından Granada şehrine kurşun-metal- boru ile içme suyu getirildi.
·         888 yılında ülkede mevsime bağlı bir kıtlık yaşanınca sinsice bekleyen Rekonkista hızlandı. Cemaatler birbirlerine küstürülmüş, camiler ve şehitlikler unutulmuş. 1492 yılında Endülüs’ün son İslam kalesi olan Granada düşünce İber yarımadasında İslam egemenliği sona erdi.
·         Ancak Müslüman varlığı Rekonkista ve Engizisyon mahkemeleriyle iki asır daha sürdü. Hapsedildiler, öldürüldüler, meydanlarda yakıldılar, zorla vaftiz edildiler ve dış ülkelere sürgün edildiler. 1610 yılında Endülüs’te “Ben elhamdulillah Müslümanım!” diyebilen tek insan bırakmadılar.


(Değişik kaynaklardan derlenmiştir.)

Yorumlar